"Bu iş fındık, fıstık, kayısı işine benzemez"
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Başta ana muhalefet partisi olmak üzere tüm muhalefet partilerinin de meydanlarda dile getirdikleri, vadettikleri sözlerin arkasında durmaları, bu sürece, altını çizerek ifade ediyorum, samimi şekilde katkı vermeleri, sadece katkı değil, samimi şekilde sürecin içinde olmaları çağrımı yineliyorum. Samimiyet kavramını dile getirdiğimizde bazıları buna bozuluyor, kızıyor, öfkeleniyor. Daha önce de söyledim. Siyasetçinin samimiyet testini biz yapmayız, millet yapar, seçmen yapar, seçmenin hafızası yapar'' dedi.
AK Parti Genişletilmiş İl Divan Toplantısı'nda konuşan Erdoğan, 12 Eylül öncesinde miting meydanlarında söylenen sözlerin, verilen vaatlerin milletin hafızasında olduğunu belirterek, AK Parti olarak bu anayasa değişikliğine büyük önem veren kesimlere de ''yetmez ama evet'' diyenlere de onlarla birlikte tüm millete yeni anayasa çalışmalarına 12 Eylülün hemen ardından başlayacakları sözünü verdiklerini hatırlattı.
Erdoğan, 12 Eylül akşamı yaptığı konuşmada yeni anayasa için hazırlıkların startını verdiğini belirterek, ''Başta ana muhalefet Partisi olmak üzere tüm muhalefet partilerinin de meydanlarda dile getirdikleri, vadettikleri sözlerin arkasında durmaları, bu sürece, altını çizerek ifade ediyorum, samimi şekilde katkı vermeleri, sadece katkı değil, samimi şekilde sürecin içinde olmaları çağrımı yineliyorum. Samimiyet kavramını dile getirdiğimizde bazıları buna bozuluyor, kızıyor, öfkeleniyor. Daha önce de söyledim. Siyasetçinin samimiyet testini biz yapmayız, siyasetçinin samimiyet testini millet yapar, seçmen yapar, seçmenin hafızası yapar '' diye konuştu.
''Baş örtüsü sorununu çözeriz'' diye her gittikleri yerde millete vaadde bulunanlara, ''Nasıl çözeceksiniz?'' diye sorduklarında ''Arkadaşlar üzerinde çalışıyor'' yanıtını verdiklerini ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:
''Samimi olmalarını umduk, gerçekten samimiyetle bu meselenin çözümüne katkı sağlamalarını umut ettik. Çünkü bizim meselemiz bağcıyı dövmek değil üzümü yemek. Meselenin üzerinde çalışan arkadaşların meselenin tasarım boyutu üzerinde yoğunlaştığını gördüğümüzde de umutlarımızı kaybetmedik. Ama maalesef dün, meselenin üzerinde çalışan arkadaşların nasıl bir sonuca ulaştıklarını gördük ve büyük bir hayal kırıklığı yaşadık.Ortaya çıka çıka Pakistan İslam Cumhuriyeti modeli çıktı. Ortaya çıka çıka İran İslam Cumhuriyeti modeli çıktı. Yıllarca, toplumu kışkırtmak için, ayrıştırmak için, sanal korkularla toplumu tehdit etmek için Türkiye İran oluyor korkusunu pompalayan CHP bugün döndü dolaştı Türkiye'nin baş örtülü kızlarına İran modeli örtünmeyi tavsiye eder hale geldi. Her türlü hak arayışı karşısında, inanç özgürlüğüne yönelik her türlü ifade karşısında 'mollalar İran'a' diyen CHP şimdi İran modeli örtünmeyi Türkiye'nin kızlarına dayatma noktasına geldi. Bir özgürlük meselesini, bir insan hakkını, bir inanç özgürlüğü meselesini kakül meselesine, perçem meselesine indirgediler. Samimiyet bunun neresinde, tutarlılık, tutarlı siyaset, ilkeli siyaset bunun neresinde? Meseleyi sadece bir türban, baş örtüsü şeklinde kavram meselesi olarak görenler, meseleyi sadece bir perçem, zülüf, kakül meselesi olarak görenler, milletin değerleriyle, inançlarıyla üniversite kapısı önündeki genç kızların ciddi meseleleriyle istihza ettiklerinin farkına varmalıdırlar. Bu iş fındık, fıstık, kayısı meselesine benzemez."
YÖK MESELESİ
Erdoğan, yaptığı konuşmada, YÖK meselesinin de gündemde tutulduğunu dile getirerek, geçmişte eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile yaptığı görüşmeyi de anımsattı.
Baykal'ın ''YÖK meselesi rejim meselesidir'' dediğini ifade eden Erdoğan, CHP'nin yeni genel başkanının ''Gelin YÖK'ü kaldıralım'' dediğini söyledi.
Erdoğan, şunları kaydetti:
''CHP de herhalde devamlılık esas değil. AK Parti fanilerin egemen olduğu değil, ilkelerin egemen olduğu bir partidir. Bizim ilkelerimiz var. Biz onunla yürüyoruz. Biz bugün varız, yarın yokuz, faniyiz. Ama koyduğumuz ilkeler çok önemli. Biz dedik ki; 'Biz YÖK'ü tartışırız, konuşuruz. Şu andaki YÖK'ün mevzuatından bizim de şikayetimiz var. Biz rahatız. 12 Eylül'den sonra işte bu yeni Anayasa'da YÖK de var. Gelin orada YÖK'ü de konuşalım. YÖK'ü bu konuda nasıl ele alacağımızı, şimdiden şifreleri vermeyelim ne olur, ne olmaz, orada bunların hepsini konuşuruz ve çok daha farklı bir YÖK ile yolumuza devam ederiz.
Ben bazı bağımsız kurumları da oturalım konuşalım diyorum. Bunların üzerinde de durmamız lazım. Niye? Çünkü Türkiye'de reforme edilmesi gereken kurumlar var. Yeter ki muhalefetle bu konuda el ele olalım, omuz omuza olalım, bir konsensüs sağlayalım. Bizim sıkıntımız yok. Zira 30-40 sene öncekilere el dokundurtmayanlar bizden 7-8 yıl öncesinin kurumlarıyla ilgili el dokundurtmayı bekliyorlar. Biz ona da varız. Çünkü, dünya hızla değişiyor, hızla gelişiyor. Eğer hıza ayak uyduramazsanız, olduğunuz yerde patinaj yaparsınız, diğerleri alır gider, siz geri geri gitmeye başlarsınız. Biz bunu da başaralım istiyoruz. Bunu başarmaya da mecburuz.''
''HÜKÜMETİMİZ ÇOK ÇİLE ÇEKTİ''
Başbakan Erdoğan, son 8 yılda yaşananlara da işaret ederek, ''Şu 8 yılda hükümetimiz çok çile çekti, çok acı çekti. Nerelerde bizi nasıl engellediklerini biz aslında sizlerle tam paylaşamıyoruz. O fırsatı bulamıyoruz. Eğer o sorunları aşabilseydik, şu anda Türkiye çok daha farklı bir yerde olurdu'' dedi.
Bazı kurumların reforme edilmesinin çok önemli olduğunu ve 2011 seçimlerinin de bunların önemli bir sıçraması olacağını dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
''Biz gelin, konuşalım ve istişare yapalım diyoruz. Şunu unutmayalım, AK Parti'nin dili, milletin dilidir, sizin dilinizdir. Gönül dilidir, samimiyet dilidir. Biz dün söylediğimizi bugün unutanlardan değiliz. Biz dün ne söylediysek arkasında durduk. Bugün ne söylüyorsak dimdik arkasında duracağız. Siyaseti bir göz boyama sanatı olarak görmedik, görmüyoruz ve siyaset de zaten bizim ilkelerimize göre bir göz boyama sanatı değildir. Kandırma sanatı değildir. Siyaset korkutarak, aldatarak, kışkırtarak, istismar ederek oy toplama sanatı da değildir. Siyaset hizmet etme sanatıdır, eser üretme sanatıdır, milletle gönül bağı kurma, milletle gönül köprüleri inşa etme sanatıdır.
12 Eylül 2010'da aziz milletimiz demokrasiye 'evet' dediği kadar, özgürlüklere 'evet' dediği kadar, büyük Türkiye'ye 'evet' dediği kadar, tüm siyasetçilere, tüm siyasi partilere de kendi lisanı halleriyle çeşitli mesajlar vermiştir. CHP'nin de, MHP'nin de, BDP'nin de, Meclis içinde olan ya da olmayan diğer tüm siyasi partilerin de hatta sivil toplum örgütlerin de milletin bu mesajını doğru okumalarını, doğru analiz etmelerini temenni ediyoruz. Bu milletin kışkırtmaya, öfkeye, bölücü, ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı bir dile pirim vermediği 12 Eylül'de bir kez daha görülmüştür.''
Ama buna rağmen bazılarının aynı dili kullanmaya, aynı tavrı sürdürmeye devam ettiğini de belirten Erdoğan, samimiyetsiz tavırlara, tutarsız açıklamalara, boş vaatlere inanmadığını milletin 12 Eylül'de bir kez daha gösterdiğini, ama niçin aynı yolda devam edildiğinin anlamanın mümkün olmadığını söyledi.
KAMUOYU ARAŞTIRMASI
Başbakan Erdoğan, hiçbir seçim sonrasında vurdumduymaz tavır içinde olmadıklarını da vurgulayarak, ''12 Eylül'de arzu ettiğimiz sonucu almış olmamıza rağmen biz öz eleştirimizi yapıyoruz, kendimizi sorguluyoruz, varsa hatalarımızı masaya yatırıyor, kendi iç muhasebemizi yapıyoruz. Şu anda Türkiye'nin dört bir yanında bilimsel bir kamuoyu araştırması yapıyoruz. Niçin? Yüzde 58'i nasıl aldık değil, yüzde 42 niçin bize 'hayır' dedi, bunun nedenini, niçinini araştırıyoruz. Nerede eksiğimiz var, nerede yanlışımız var bunun üzerinde çalışıyoruz. Bu ay içerisinde yapacağımız milletvekilleri Kızılcahamam istişare toplantımızda bunların orada değerlendirmesini yapacağız'' diye konuştu.
Halk oylaması sonuçlarının sandık sandık masaya yatırılması gerektiğini de dile getiren Erdoğan, ''Evet' diyenlerin niçin bu sürece destek verdiklerini, hangi beklentiler içinde olduklarını da anlamaya çalışalım. 'Hayır' diyenlerin hissiyatını ve sebeplerini de anlamaya çalışalım. 'Hayır' diyenlerle empati kuralım. Neden 'hayır' dediklerini, kaygılarını, korkularını, endişelerini samimi şekilde anlamak için gayret gösterelim. Kimlere ulaşamadık? Neden ulaşamadık? Ulaştıklarımıza Anayasa değişikliğini neden tatmin edici şekilde anlatamadık? Korkuları, kaygıları aşmaları noktasında onlarla aynı dili neden kuramadık? Lütfen bunu sorgulayalım'' dedi.
TOPHANE'DE MEYDANA GELEN OLAYLAR
Başbakan Erdoğan, gündemde YÖK meselesinin tutulduğuna da işaret ederek, kendilerinin bu meselede de samimi olduklarını söyledi.
''Bu ülkenin birliği, bütünlüğü, bu ülkenin bayrağı ve İstiklal Marşı, bu ülkenin dili resmi dil olarak söylüyorum, bunun altını tekrar çiziyorum, resmi dil olarak söylüyorum, bu ülkenin dili, bu ülkenin kutsal değerleri her türlü tartışmanın ve siyasi polemiğin üzerindedir'' diyen Erdoğan, konuşmasında Tophane'de meydana gelen olaylara da atıfta bulunarak, şöyle devam etti:
''Tophane'de meydana gelen olaylar üzerinden yeni bir kutuplaşma kampanyası başlatılmak istendi. Topluma kaygı ve korku pompalanmak istendi. Tabii ki bu tuzağa düşmedik. Sağduyu içinde, aklı selimle hareket ettik. O tuzaklar boşa çıktı. Aynı şekilde konserlerde, uluslararası spor organizasyonlarında yapılan çirkin protestolara, partimize, partililere yönelik saldırılara tahammülsüzlük gösterilerine aldanıp, aynı dille mukabele etmedik. AK Parti'yi tahammülsüzlük, hoşgörüsüzlük tuzağına çekmek isteyenler 8 yıl boyunca hayal kırıklığı yaşadılar. Bakın biz 12 Eylül akşamı otomobil konvoylarıyla, bir zafer sarhoşluğu içinde caddelere, sokaklara dökülmedik. Dedik ki, 'biz birilerinin yaptığı gibi zafer sarhoşu olmayacağız, biz bu neticeyi de olgunlukla karşılayacağız. Bununla da biz bir ders vereceğiz.''
Bu olgunluğun da gösterildiğini ifade eden Erdoğan, bunların siyasette birer ilk olduğunu söyledi.
AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, ''Zira biz birleştirici olmaya, bütünleştirici olmaya, ülkeyi büyütmeye, milleti huzur ve refaha ulaştırmaya devam edeceğiz. Biz kardeşliğimizi pekiştirmenin, kardeşliğimizi çok daha ileri seviyelere taşımanın gayreti içinde olmaya devam edeceğiz. Şu anda birileri bölünme gibi, parçalanma gibi, ihanet gibi kavramları ulu orta kullanarak, semboller üzerinden istismara yönelerek, yeni kutuplaştırmalar üretmeye çalışıyor. Ayakta kalabilmek için milletin duygularını istismar etmekten çekinmeyeler her zaman kaybederler'' diye konuştu.
Kendilerinin ne MHP, ne CHP, ne de BDP'nin yönetimiyle işlerinin olmadığını da kaydeden Erdoğan, ''Biz MHP'li kardeşlerimize sesleniyoruz, biz CHP'ye gönül vermiş kardeşlerimize sesleniyoruz, BDP'ye gönül vermiş kardeşlerimize sesleniyoruz. Diyoruz ki; 'lütfen bizi iyi izleyin, iyi takip edin, biz bu ülkede milletimiz için ne yaptık? Size hizmetkar olmaktan başka ne yaptık? Bir efendi olma sevdamız oldu mu? Bunları bir izleyin.' Biz milletimize efendi olmaya gelmedik, biz milletimizin hizmetkarı olmaya geldik. Bu anlayışla bu yolculuğa devam edeceğiz'' şeklinde konuştu.
ANİ HARABELERİNDE CUMA NAMAZI
Milletin verdiği mesajı anlamanın, milletin rotasını izlemenin önemini dile getiren Erdoğan, milletin hissiyatını istismar edenlerin ise çıkmaz sokağa gireceğini söyledi.
Başbakan Erdoğan, konuşmasında şunları ifade etti:
''Aynı kişiler bırakın sorunların çözümüne destek vermeyi, bugüne kadar alternatif olacak, derde deva olacak tek bir çözüm önerisini milletin gündemine taşımış değiller. İşte bakın, liderlerden bir tanesi Kars Ani harabelerine gitti. Allah kabul etsin orada bir cuma namazı kıldılar. Ama bakın onların Ani harabeleri aklına gelmediği dönemde biz Ani harabelerine 42 kilometrelik duble yolu yaptık.''
Ani harebelerini ziyareti sırasında bir köy evine misafir olduğunu, orada kendilerini ağırladıklarını da anlatan Erdoğan, kendilerine kete, çay yapıldığını, tulum peyniri, bal ikram edildiğini söyledi.
Çoban olan evin efendisinin ise bir süre sonra kendilerine katıldığını dile getiren Erdoğan, ''Epeyce aradan sonra evin efendisi de geldi. Sürülerin kokusu da daha üzerindeydi. Onlarla beraber oturduk, dertleşmeye başladık. Bizim Ani harebeleriyle hayatımız bu, ilişkimiz bu. Şimdi orada duble yol var. O duble yolla Ani harabeleri, yapılacak yatırımlarla çok farklı bir konuma gelecek. Turizmde çok daha farklı bir konuma gelecek'' dedi.
Kars'ın kışı ve karının çok güzel olduğunu ve oraya yönelik yapılan ciddi yatırımların da bulunduğunu belirten Erdoğan, İstanbul'dan oraya Uludağ'dan daha kısa bir zamanda ulaşmanın mümkün olduğunu, tesisler bittiği zaman oraların da ciddi bir cazibe merkezi haline geleceğini kaydetti.
81 vilayetin köyleriyle her şeyiyle iç içe olduklarını da anlatan Erdoğan, yaşam şekillerinin bu olduğunu söyledi.
''BU ÜLKENİN RESMİ DİLİ''
''Bizim her zamankinden daha fazla huzura ihtiyacımız var'' diyen Erdoğan, huzura çok daha yakın olunduğunu da belirtti.
Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Tahrike, kışkırtmaya, öfkeli açıklamalarla bölücülük, ihanet gibi kavramlarla süreci baltalama gayreti gösterenler, milletin de, tarihin de önünde hesap veremezler. Bizi millet tanıyor. Milletin tanıması yeter. Bizim kimseye bu noktada halkımızdan başka hesap verme gibi, Allah'tan başka hesap verme gibi derdimiz yok. Bu ülkenin birliği, bütünlüğü, bu ülkenin bayrağı ve İstiklal Marşı, bu ülkenin dili resmi dil olarak söylüyorum, bunun altını tekrar çiziyorum, resmi dil olarak söylüyorum, bu ülkenin dili, bu ülkenin kutsal değerleri her türlü tartışmanın ve siyasi polemiğin üzerindedir.
1071'de Malazgirt'ten itibaren bu toprakları biz hep birlikte inşa ettik. Bu toprakları hep birlikte kendimize vatan edindik. Ortak değerleri birlikte inşaa ettiğimiz gibi ideallerimizi de ortak şekillendirdik. Bizim mazimiz de birdir, kaderimiz de birdir. Kardeşlik içinde geleceğe yürüyeceğiz. Konuşarak, görüşerek, istişare ederek sorunları çözeceğiz. Her türlü meseleyi demokrasi içinde, TBMM zemininde çözüme kavuşturacağız. Kararı ne olursa olsun her yerde, her zaman millet verecek, parlamento verecek.''
AK Parti olarak her seçimden güçlü bir şekilde, başarıyla ve gururlu bir şekilde çıktıklarını belirten Erdoğan, ''Allah'a hamd olsun ki; hiçbir seçim sonucunun ardından rehavete kapılmadık, zafer mahmurluğu içinde olmadık, şımarmadık, her seferinde yeni bir milat dedik, yeni bir başlangıç yaptık, her seferinde yeni bir sayfa açtık'' dedi.
Her seferinde çıtayı daha yükseğe çektiklerini, Türkiye'ye hizmet yolunda rehavete, yorgunluğa ve bıkkınlığa asla prim vermediklerini de anlatan Erdoğan, 13 Eylül sabahından bu yana her alanda iyi haberler alındığını kaydetti.
Türkiye'nin büyümede 2010 yılı ikinci çeyreğinde de yüzde 10,3 gibi bir oranla dünya genelinde 3. sırada yer aldığını anlatan Erdoğan, 15 Eylül'de işsizlik rakamlarının açıklandığını, Haziran ayında işsizliğin, geçen yıl Haziran ayına göre 2,5 puan, yüzde 10,5'a gerilediğinin öğrenildiğini belirtti.
İMKB'nin 13 Eylül sabahından itibaren tarihi seviyede artışlar kaydettiğini de söyleyen Erdoğan, ihracatın Eylül ayında geçen yılın Eylül ayına göre yüzde 10,25 oranında artış gösterdiğini dile getirdi.
Türkiye'nin Uluslararası Para Fonuna olan borcunun 23,5 milyar dolardan, 6,1 milyar dolara gerilediğini, 26,5 milyar dolardan devralınan Merkez Bankası rezervlerinin de 76 milyar dolara ulaştığını anlatan Erdoğan, Türkiye'ye ilkleri yaşatmaya da devam ettiklerini söyledi.
Erdoğan, ''Çılgın Proje'yi açıklamayacağım. O sonraki iş. Ama hazırlıklarımız devam ediyor. O projeyi gümbür gümbür basın toplantısıyla açıklayacağız'' dedi.
Ulaştırma Bakanının bir süre önce İstanbul-İzmir otobanı ile ilgili bir açıklama yaptığını ve o açıklamanın kim vurduya gittiğini söyleyen Erdoğan, Dilovası'ndan Hersek'e 3 kilometrelik köprü yapılacağını ve 2 yıl içinde biteceğini anlattı.
Marmaray Projesi'ni de hatırlatan Erdoğan, lastikli tüp geçiş çalışmalarının son noktasına geldiğini, 3. Boğaz Köprüsü için çalışmaların yürüdüğünü de belirtti.
''9 AY SONRA SEÇİM''
Başbakan Erdoğan, konuşmasında şunları dile getirdi:
''Yaklaşık 9 ay sonra seçim. Büyük ihtimalle Haziran'ın ilk haftasında bunu gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Ne yapacaksak, Mart'a kadar bütün ön hazırlıklarımızı bitirmemiz lazım. Teşkilat olarak çok güçlü bir hazırlık, dinamik bir hazırlık... Rehavet olmayacak. 2011'de zaten bir taraftan teşkilatımızda aday adaylarının belirlenmesi ve Mart başından itibaren aday tespit çalışmalarına gireceğiz. Bütün aday tespit çalışmalarında liyakati esas almak suretiyle İstanbulumuzu en güzel şekilde temsil edecek adaylarımızı tespit etmemiz lazım.''
Bu dönemde partililerin ''Acaba kim aday olursa, referandumda yüzde 58'i bulduk, yüzde 58'in üzerinde bir oyla İstanbul'dan çıkarız'' diye bakması gerektiğini de ifade eden Erdoğan, ''Bu o kadar önemli ki, bunu başardığımız anda evelallah bu ne demektir biliyor musunuz? Türkiye diyecek ki; 'partim, eğer muhalefet, şunlar, bunlar size destek vermiyorsa bile anayasayı gelin siz değiştirin'.
Başbakan Erdoğan'ın konuşması sırasında, salonda bulunanlar, ''Gençlik seninle gurur duyuyor'' şeklinde tezahürat yaptılar.
AA
0 Comments:
Gelişmemiz için yorumlarınız bize yön gösterecek. Teşekkür ederiz.