Türkiye’de ilk kez yeni nesil 3D teknolojisiyle bir sualtı belgeseli çekiliyor
Kaş’ta yapılan özel kameralı ilk dalışın heyecanına biz de ortak olduk...
Onlar 25 metre derinlikteki uçağa dalıyor, ben de yukarıdan şnorkelle bakıp olan biteni anlamaya çalışıyorum. “Neden batığa inmedin” diyeceksiniz; aşağısı yeterince stresli, bir ben eksiğim “rahmetli” kargo uçağında. Dalış ekibi tanıdık; Savaş Karakaş, İZ TV’nin kurucularından Vedat Atasoy ve Engin Aygün. Sualtı çekimi için 3D sistemini kuran Aygün, aynı zamanda kameraman. Bir ara ortadan kayboluyorlar. Savaş Karakaş kokpite giriyor, diğerleri nerede? Neyse ki on yüz milyon baloncuk çıkıyor.
3D belgesel üçleme olarak kurgulanmış. İstanbul ve Kapadokya çekimleri tamamlanmış, ama en güzeli bu olacak herhalde. Türkiye sularını avucunun içi gibi bilen Savaş Karakaş uyarıyor: “Aman izlerken ıslanmayın!” Sudaki İzler programında “Hadi gelin birlikte dalalım” dermiş espri olsun diye, “Şimdi gerçekten öyle oldu” diyor. Programla aynı isimli 3D belgeselde, denizin altındakilerin balık restoranlarındakilerden ibaret olmadığını gösteriyor.
Savaş Karakaş’ın aklı batıkta. “Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında uçaktan atlayan askerlerimiz Beşparmak Dağları’na indi ya, suda aynısını yaptım. İzleyenler kendilerini yanımda hissedecekler” diyor. “Daha fazla belgesel izleyicisi yakalamaya çalışmak gibi bir derdiniz var mı” diye soruyorum. “Olmaz olur mu” diyor. “Yunuslarla ilgili belgeselde, burnunda top sektiren yunusların çok mutlu olduğunu zannedenlere gerçekleri göstermiştik. İnsanlar o kadar etkilendi ki, yunus hakları için 20 kilometre yüzdüğümde destek oldular.” Vedat Atasoy ekliyor: “Tarihte yaşananların uçmamasını sağlıyoruz.”
UÇAĞI BELEDİYE BATIRMIŞ
Bugünkü “konu mankeni” Kayseri Hava Üssü’nde hurdaya çıkmış bir C-47, namı diğer Dakota. Uçak geçen yıl Kaş Belediyesi tarafından getirilip batırılmış. Vedat Atasoy sebeplerini sayıyor: “Balıkçılar trolle avlanamasın diye, turistler bir amaç için dalsın diye ve balıklar yuva yapsın diye.” C-47, İkinci Dünya Savaşı zamanında kullanılmış ilk kargo uçağı. Biz de Kıbrıs Barış Harekâtı’nda kullanmışız. “Peki aşağıda ilginç bir şey oldu mu” diye soruyorum. Engin Aygün hemen atlıyor: “Tam havaya girmişim Savaş’ı çekiyorum, kokpit kapısı yüzüme kapandı, Savaş içeride kaldı.” Gülüyoruz. Vedat Atasoy araya giriyor: “Aslında çok komik değil tehlikeli bir durum ama biz artık gülüyoruz”. Bir anda aklıma Savarona geliyor, belgesel değil de fuhuş haberleriyle gündeme gelen, Ata’nın yadigârı Savarona... Herhalde bu C47’nin yerinde olmayı tercih ederdi.
BATIKTA ÇEKİM YAPMAK ZOR
Bu belgeselin en heyecan verici taraflarından biri, sualtı ekipmanlarının bir Türk’ün elinden çıkması. Engin Aygün, 70’li yıllardan beri sualtı kameramanı. 1989’dan beri de bunun için gerekli malzemeleri üretiyor. Türkiye’nin ilk sualtı housing’ini yani basınca dayanıklı ve su geçirmeyen kamera sistemini o üretmiş. 80 metre derinliğe kadar çekim yapabiliyor. İki kameralı bir sistem bu; tıpkı sağ ve sol göz gibi. Aygün, kendi ürettiği 3D sualtı kamerasıyla ilk çekimini Kaş’ta gerçekleştiriyor. “Seyrederken Savaş’ın paleti yüzüme çarpıyor sandım. Balıklar yanında gibiydi” diye anlatıyor. Son ayrıntı: Batık çekimi dünyanın en zor çekimlerinden biri. Işığı ve açıları her sahnede yeniden ayarlamak gerekiyor.
0 Comments:
Gelişmemiz için yorumlarınız bize yön gösterecek. Teşekkür ederiz.